Lenfomaya Karşı Yürü Bizimle

Lenfomaya Karşı Yürü Bizimle

Lenfomaya Karşı Yürü Bizimle

Bizi Takip Et


Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR), bir tür kan kanseri hastalığı olan lenfomaya dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla yürüyüş etkinliği düzenledi. Etkinlik lenfoma hastalarını, hastalığı yenenleri ve yakınlarını bir araya getirdi.

LLMBİR tarafından “Lenfomaya Karşı Yürü Bizimle” sloganıyla düzenlenen 3. Büyük Lenfoma Yürüyüşü etkinliği Ahlatlıbel Spor ve Dinlenme Tesislerinde gerçekleştirildi. Yürüyüşe, lenfoma hastalarının yanı sıra hastalığı yenen kişiler ve hasta yakınları da katıldı.

LLMBİR Yönetim Kurulu Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhit Özcan, bu sene üçüncüsü düzenlenen etkinlikle ilgili bilgi verdi.

“Lenfoma hastalığına dikkatleri çekmek, bu alandaki bilgi ve bilinilirlik düzeyini artırmak ve en önemlisi hasta ve hasta yakınlarının kendilerini yalnız görmeyerek güçlü kalmalarını sağlamak amacıyla yürüyüşümüzü her sene düzenlemekteyiz. Yürüyüşe lenfoma ile yolu bir yerde kesişmiş olan herkes, onların yakınları ve bu toplantıyı bir şekilde duyan herkes katılabiliyor. Bu yürüyüş, bir yandan kişilerin ‘bu lenfoma da neymiş’ şeklinde düşünmesine ve lenfoma konusundan haberdar olmasına fırsat yarattığı gibi ikinci gizli bir hedefimiz daha var; O da şudur, dünyada kansere karşı atılabilecek en önemli adımların başında egzersiz ve yürüyüş gelmektedir. Biz de burada bu yürüyüş ile insanlara bu mesajı veriyoruz.”

Prof. Dr. Özcan, lenfomanın tüm dünyada artış gösterdiğine dikkat çekti:

“Lenfoma, bir tür kanserdir. Lenf bezlerimizin kanseridir. Lenfoma tüm dünyada artış gösteriyor. Türkiye’de görülme sıklığının yılda yüz bin kişilik bir nüfusta 20 yeni hasta olduğunu tahmin ediyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan istatistikler net bir şekilde gösteriyor ki son on yılda lenf bezi kanserleri düzenli olarak artmıştır. Neden arttığı ile ilgili bir numaralı yaklaşımımız şudur ki, lenfoma ileri yaş hastalığıdır. Örneğin yirmi yaş altı ile yetmiş yaş üstünü kıyaslarsak yetmiş yaş üstünde risk hemen hemen 30-40 kat daha fazladır. Bir ülke ne kadar gelişmiş ve gelir düzeyi yüksekse insanlar uzun ve sağlıklı yaşadıkları için yaşlı nüfusu çok oluyor. Bu hem istenen hem de istenmeyen bir şeydir. İlerleyen zamanlarda daha çok yaşlımız olduğu için daha çok lenfomamız olacak.

Enfeksiyonlar, lenfoma riskini arttırıyor!

“Lenfomanın temel sebepleri arasında olan enfeksiyonlar, örneğin AIDS etkeni olan HIV, lenfoma riskini arttırıyor. Başka pek çok mikrobu, bakteriyi sayabiliriz. Örneğin, mide mikrobu helikobakter pilori mide lenfomasına yol açıyor. Bunun gibi en az 20-30 tane mikrop sayılabilir. Yine saç boyalarının lenfoma riskini artırdığına dair kuvvetli kuşkular var. Organ nakli oldunuz diyelim. Ömür boyu bağışıklık sisteminizi koruyacak ilaç kullanacaksınız bu da bir lenfoma riskidir. Romatizmal hastalıklar denilen romatoid artrit ve lupus hastalıklarında lenfoma riski çok yüksektir. Kadınlarda memelere uygulanan silikon, memede çok özel bir lenfomaya yol açıyor. Dolayısıyla lenfomanın pek çok risk faktörü var”

Lenfomada genetiğin rolü hakkında bilgi veren Prof. Dr. Muhit Özcan:

“Dağcı bir insanın çocuğunun dağcı olması, müzisyen olan bir insanın çocuğunun veya bir doktorun çocuğunun doktor olma ihtimali yüksektir. Ama bu kesin değildir. Dolayısıyla bir alt yapımız var. Fakat en az aileden gelen yapımız kadar çevreden nasıl etkilendiğimizde çok mühim. Dolayısıyla burada verilmek istenen mesaj her lenfomalı hastanın birinci dereceden yakını lenfoma olacak diye bir kural yok. Bu açıdan rahat olsunlar. Fakat ailesinde lenfoma olanlar sigara içmemeye ve yürüyüş yapmaya, kilolarına dikkat etmeye önem vermelidirler” dedi.

Prof. Dr. Özcan, hastaları sözde alternatif tedavilere karşı uyardı:

“Modern tıp ile bazı tiplerinde yüzde 95 başarı sağladığımız lenfomada, özellikle ülkemizde biri hasta olduğu zaman onu seven herkes bir doktor veya tedavi edici kişi pozisyonuna bürünür. Onlara sürekli aslında kendilerinin de bilmediği birisinden duydukları birtakım alternatif adı altında pazarlanan ürünleri tavsiye ederler. Bunların içinde bırakın faydalıları hastaya zararlı olabilecek şeyler vardır. Bu nedenle beslenme ile bir hastalığı yok etmek mümkün değildir. Fakat hastalığın cinsine göre birtakım kurallara özen göstermemiz gerekir. Bir mide hastasının beslenmesi, mide hastalığına göre olacaktır, bir lenfoma hastasının tedavi sırasındaki beslenmesi de elbette lenfoma hastalığında dikkat edilmesi gerekn hususlara göre olacaktır. Ama sağlıklı insanların beslenmelerinde kendilerini kanserden korumak için dikkat edecekleri bir tek şey var, hiçbir gıdanın aşırı tüketiminin veya düzenli tüketiminin bir kanseri önlemeye iyi gelmeyeceğini bilerek çok dengeli ve sağlıklı beslenmektir. Bu konuda kafalar zaman zaman karışsa da beslenme uzmanlığı-diyet fakültelerinden, konunun uzmanlarının verdiği bilgileri takip ederek ilerlemekte fayda var.”

LLMBİR Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Özcan, son olarak lenfoma hastalarının mevcut durumu ve ilaç erişimi hakkında bilgi verdi:

“Türkiye’deki lenfoma hastalarının bugün itibari ile çok büyük sorunları yok. Yeteri kadar lenfoma doktorumuz var. Dünyada bu alanda kullanılan hemen hemen tüm ilaçlara bir şekilde erişebiliyoruz. Henüz bu yeni ilaçlara erişimimizin çok kolay olduğunu söyleyemem ama şimdilik şikâyet edecek noktada değiliz.

Ancak gelecekte bizi bir tehlike bekliyor. Kanser tedavisinde şu anda iki yüzden fazla ilacın araştırmaları sürüyor. Bunların bir kısmı 1-2 yıl bir kısmı ise 8-10 yıl içinde kullanılabilir halde olacak. Bu çok güzel bir haber olsa da ufak bir sorunu da beraberinde getiriyor. Yeni gelen ilaçlar tahminlerin çok ötesinde pahalı gelmekteler. Bu durum televizyonun ilk çıktığında veya plazma tv’lerin ilk çıktığında ne kadar pahalı olduğu ile örneklendirebilir. Ancak  ilaçları insanlar üzerinde test ederek geliştirebilirsiniz. Bu nedenle çok uzun ve zahmetli bir süreçtir. Fiyatların yüksek olması anlaşılabilir bir durum ama önümüzdeki yıllarda ilaca erişim konusunda bir sıkıntı yaşanabilir. Bazen bir kutu ilaç yani bir tedavi 10 bin dolar civarında gelebilmekte. Şu andaki potansiyel tehlike budur.

İlaca erişim dışında lenfoma hastalarını bekleyen bir başka tehlike ise, Lenfomanın seksene yakın alt tipi var. Ve bu alt tiplerin ayrımı çok iyi yapılmak zorunda. Çünkü öyle lenfoma tipleri var ki teşhisi koyduğunuz gün hastayı hastaneye yatırıp tedaviyi başlatmak zorundasınız, diğer tarafta öyle lenfoma türleri var ki teşhisi koyduktan sonra belki birkaç yıl hiçbir ilaç vermenize gerek yok. Bu ayrımın çok iyi yapılması gerekir. Eğer teşhisi koyan merkez tecrübeli bir merkez değilse, lenfoma teşhisinde hatalar yapılabilmekte. İkincisi, lenfoma tedavisinde tecrübeli ve kök hücre nakli yapma olanağı bulunan yerlerde teşhis ve tedavi yapılmalı. Bütün lenfomalarda birinci aşama tedavi ile istenilen yanıt alınamaz ise veya istenilen yanıt alındığı halde hastalık tekrar ederse kişinin kendinden alınan kök hücrelerle ‘kök hücre’ nakli önemli bir seçenek olmaktadır. Ve bunların da zamanlaması çok önemlidir. Hastanın hastalığının tedaviye yanıt verip vermediğinin çok öncesinde anlaşılması gerekiyor.”


İçeriği Paylaşın