Mücadeleden Yılmadı Kanseri Yendi

Mücadeleden Yılmadı Kanseri Yendi

Mücadeleden Yılmadı Kanseri Yendi

Bizi Takip Et


1959 doğumlu olan Şerife Koç,  1979 yılında eşi Celal Bey ile evlendi ve bu evliliklerinden Ebru ve Esra isminde iki kızları oldu. 2007 yılında rahim ağzı kanseri olduğunu öğrendi; önce yıkıldı ancak kısa sürede hastalığın varlığını kabul etti ve mücadele kararı aldı. Radyoterapi ve kemoterapi tedavileri gördü.

Ailesinin, arkadaşlarının, doktorlarının desteğiyle moralini yüksek tutmayı başardığını söyleyen Şerife Koç’un, Doruk isminde 2 yaşında dünya tatlısı bir torunu var,  kontrollerini hala yaptırıyor ve ailesiyle birlikte hayatın tadını çıkarıyor.

Şerife Koç, kanser tedavisi sürecinde nasıl mücadele verdiğini ve kanseri nasıl yendiğini www.sagligimicinhersey.com `a anlattı.

. Rahim kanseri olduğunuzu ilk öğrendiğinizde he hissettiniz?
  “2007 yılının Mayıs ayında, kızım Ebru hamileydi ve benim bazı sağlık şikayetlerim vardı. Kızım da bana kendi doktorundan bir randevu almıştı. Küçük kızım Esra ile randevu günü doktora gittik muayene oldum. Muayene sonrasında doktor, benim yanımdan ayrılıp kızımın yanına gittiğinde benim rahim ağzı kanseri olduğumu, bunun gözle dahi anlaşılabileceğini fakat bir de MR çektirip onun sonuçlarına göre konuşmanın daha doğru olacağını söylemiş.

O günün akşamı MR çektirdim, fakat küçük kızım durumu bana söylemedi o da bir umutla doktorun belki yanılabileceğini düşünerek beni üzmek istememiş. O gün hamile olan kızım Ebru da  bir terslik olduğunu düşünüp doktorunu aramış ve muaynenenin nasıl geçtiğini sormuş, doktor da durumu kendisine açıklamış. Eşim Celal, ben ve kızım Esra MR sonuçları ile birlikte ertesi gün doktorun yanına gittik.

Doktor MR sonuçlarına baktı ve benim kanser olduğumu ve kanserin tüm batına yayıldığını söyledi. Sohra da, ‘bundan sonra yapacak bir şey kalmadı’ gibi bir cümle kullandı. Ben şok oldum o an, sanki biraz sonra bazı şeyler son bulacak gibi geldi ve ayakta duruyordum oradaki koltuğa attım kendimi birden. Eşim ve kızım şok olmuştu. Kızım durumu bilmesine rağmen ilk defa duymuş gibiydi çünkü önceki gün, içinde büyük bir umut varmış. Kanser olduğumu ilk hissettiğimde bu hastalığın sadece bende olduğunu düşündüm ve neden ben, neden ben diye düşünüp durdum. Oturduğumuz ev büyük olduğundan eve geldiğimde eşimi ve küçük kızımı düşünerek evi satılığa çıkardım. Onlara göre bir ev bulup, onları yerleştireyim diye düşündüm.”

. Rahim kanseri teşhisi konmadan önce kontrollerinizi yaptırıyor muydunuz, teşhisten bir önceki kontrolünüzü ne zaman yaptırmıştınız?
“Kadınların kontrollü olarak smear testi yaptırmaları gerekiyor, kanser teşhisi konmadan önce ben bu teste 1 yıl ara vermiştim. Düzenli yaptırmış olsaydım hastalığı daha erken teşhis etme şansımız olabilirdi.”

. Ne şikâyetle doktora başvurmuştunuz?
“Ben menopoza gireli 4 yıl olmuştu, menopozda olamama rağmen kanamalarım oluyordu ve bu kanamalar çoğalmaya başlamıştı. Bir gün kızlarım, bir arkadaşlarının annesinin rahim kanserinden hastaneye kaldırıldığını ve durumunun iyi olmadığını söylediler. Ben de onlara, benim de bazı şeylerden şüphelendiğimi ve kanamalarımın olduğunu ve bunun normal olmadığını söyledim. Ertesi gün kendimi doktorda muayenede buldum.”

. Ailenizde rahim kanseri olan başka biri var mı?
“Ailemde hem kendi tarafımda hem eşimin tarafında kanser hastası olan hiç kimse yok.”

. Teşhisin ardından nasıl bir tedavi süreci geçirdiniz, anlatabilir misiniz?
“İlk soruda cevap verdiğim gibi ilk teşhisi özel bir hastanede bulunan doktor koydu hem muayene etti hem de benden MR istedi. Ameliyat olmam gerektiğini söyleyerek beni hocasına yönlendirdi. Hocası bizimle pek ilgilenmedi, işleri yoğun olduğundan kendisine zor ulaştık, benim ve ailem için dakikalar çok önemliydi. MR’a göre kanser tüm batını sarmış gözüküyordu. Biz en sonunda eltimin doktoru olan Prof. Dr. Ahmet Büyükören`e gitmeye karar verdik, kendisi jinekolojide uzmanlaşmış.

Beni muayene etti ve MR’larımı kontrol etti. Benden ertesi gün Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gelmemi istedi, orada rahimden parça alınıp biyopsi yapılacağını söyledi. Biyopsi sonucu rahim ağzı kanseri teşhisi kesin olarak konuldu. Ama MR`a göre kanser tüm batını sarmış değildi, MR çekiliğimde vücudumda iltihap olduğundan kanseri yayıldı zannetmişlerdi. Daha sonra Ahmet Bey bizi Prof. Dr. Maktav Dinçer`e yönlendirdi. Artık onkolojideki tedavi süreçleri başlayacaktı. Maktav Bey ile tedavi sürecinde iyi anlaştık çünkü iyi bir hastasıydım, her dediğini yapıyordum, uyarılarını dikkate alıyordum. 29 sene sigara kullanıyordum ve sigarayı hemen bıraktım. Radyoreapi ile birlikte kemoterapi gördüm.

Hastalığımın evresi 2B olduğundan ameliyat olamadan tedavi gördüm. 1A, 1B, 1C veya 2A evresinde olsaydım ameliyat olabilecektim. Smear testine 1 yıl ara vermeseydim belki evrem 2B seviyesine ulaşmayacaktı. Radyoterapi ve Kemoterapi esnasında doktorumun yönlendirdiği şekilde besinler aldım. Çünkü olumsuz bir şeyde tedavim sonlanacaktı, tedavi cevap vermeyecekti. Buzdolabının üstünde perhiz programım duruyordu, tedavi bitene kadar ona göre beslendim. 30.05.2007’den 03.07.2007’ye kadar radyoterapi gördüm ve radyoterapi ile birlikte 4-5 seans kemotarpi aldım. Haftanın her pazartesi günü kemotrapi alıp peşine radyoterapiye giriyordum. Kemoterapiden saçım dökülmedi, ilacın içinde saçımın dökülmemesi için gereken ilacın olduğu söylendi.

Çok fazla su tüketiyordum kemoterapiyi vücudumdan atmak için ve ışının zarar vermemesi için. Mesanenin dolu olması gerekiyordu radyoterapi görürken. Bu tedaviden sonra Çapa Tıp Fakültesi`nde haftada 1 olmak üzere 3 seans Brakiterapi gördüm bu tedavi biraz zordu, rahime tellerle ışın veriliyordu ve bunu hissediyordum.”

. Gördüğünüz tedaviler esnasında fiziksel ve ruhsal değişikliklerinizi anlatır mısınız?
“Dediğim gibi Kemoterapiden dolayı saçım dökülmedi. Radyoterapiden dolayı rahim ve rahim çevresinde yanıklar oluştu kahverengi bir renk olmuştu. Ruhsal olarak ilk başta iyi değildim, hep düşünüyordum ne olacak, niye ben hasta oldum diye. Ama sonra bu hastalığın sadece bende olmadığını gördüm. Hastanede o kadar çok kişiyle karşılaşmıştım ki hastalık grip gibiydi benden daha kötüleri vardı ve umutlarını yitirmemişlerdi. Bir hasta bayanla tanışmıştım 5. evresindeymiş İngilltere`de imiş ve ülkesine dönmek istediğini ülkesinde ölmek istediğini söylemiş fakat uçağa binmesinin yasak olduğu söylenmiş kendisine. Kadın ne yapmış etmiş Türkiye`ye gelmiş ve içinde öyle bir umut vardı ki hala gözleri cıvıl cıvıldı yaşama sevinciyle.

Bana bir kitap tavsiye etti ve onu okumaya başladım. Ailem bana teselli verirken ben onları teselli etmeye başlamıştım. Moralimi yüksek tutmaya çalışıyordum. Ailem olsun arkadaşlarım olsun hepsi yanımdaydı, bana destek oluyordu ve ben bu hastalığı kabullenmedim, bu hastalıkla mücadele etmeyi başardım. Bunların yanında doktorumun tavsiyesiyle sakinleştirici ilaç kullanıyordum.”

. Tedavi sırasında moralinizi yüksek tutabildiniz mi?
“Ailemin, arkadaşlarımın ve doktorumun desteğiyle moralimi yüksek tutmaya çalıştım. Hastanedeki hastalarla da birbirimize moral veriyorduk. Tedavi esnasında da ailem, akrabalarım, arkadaşlarım bir an olsun yanımdan ayrılmıyor bana sürekli moral veriyorlardı. Hastanede olduğumu bana hissettirmiyorlardı. Başta doktorlarıma, aileme ve yanımda olan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.”

. Yakınlarınızı, ailenizi, arkadaşlarınızı kanser teşhisi nasıl etkiledi?
“Ailem çok etkilendi, çok üzüldüler. Eşimin, çocuklarımın gözyaşı dökmesi beni de üzüyordu. Kızım Ebru hamileydi, hamilelik dönemini hiç anlamadı hep benim için bir şeyler yapmaya çalıştı nerdeyse hamile haliyle hastanelerde tedavi gördüğüm yerlere yakın gelmek istiyordu. Oysa hamileler röntgen odasına nasıl giremiyorsa, o ünitelerin bulunduğu yerlere de girmesi yasaktı. Kızım Esra ise üniversite 3. sınıftaydı ve final dönemiydi. Esra kendisini sakinleştirmek için ilaç aldı.

Eşim Celal çok buruktu, gözlerinden yaş akmadığı dönemde içi ağlıyordu; ben bunu hissediyordum. Biz sevgimizi çok fazla dile getirmezdik ya da hareketlerimizle göstermezdik ama eşim benim her dakika yanımdaydı. Arkadaşlarım, akrabalarım herkes bana ellerinden geldiğince destek oldular. Tedavi esnasında hastanede dahi beni yalnız bırakmadılar.”

.  Peki, kanser sonrasında yaşama bakışınızda, hayat şeklinizde bir değişiklik oldu mu?
“Öncesinde kafama her şeyi çok takardım, bazen bazı şeyleri uyumaz, sabaha kadar düşünürdüm. Şimdi ise her şeye boş ver diyorum. Hayat bazı şeyleri ertelemek ve kendini üzmek için o kadar kısa ki… Hayatta her şeyden en önemlisinin sağlık olduğunu öğrendim, hayatın değerini anladım. Yarın için planlar yapmak yerine bugünü yaşamayı öğrendim. Ve hastalığımdan bu döneme kadar olan süreçte dünya tatlısı torunumu sevgiyle büyüttüm. Onun sayesinde doktora gittim ve kanser olduğumu öğrendim.”

. Hastalandığınızda bir işiniz var mıydı, şu an çalışıyor musunuz?
“Hastalığımda da şu an da ev hanımıyım.”

. Şimdi kendinize dikkat ediyor musunuz? (sağlıklı beslenme, spor yapma vs…)
“Düzenli olarak aylık kontrollerimi yaptırıyorum. Önce Allah`ım sayesinde sonra doktorlarım Prof. Dr. Maktav Dinçer ve Prof. Dr. Ahmet Büyükören`in sayesinde bu hastalığı yendim. Yürüyüş yapmaya gayret ediyorum, sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Mesela doktorum bana 5 yıl acı biberin ve aspirinin yasak olduğunu söyledi. Dışarıda yemek yerken de acı olup olmadığını soruyoruz.  Sebze tüketmeye çalışıyorum. Bol su içiyorum, sigara içilen ortamdan uzak kalıyorum.”

. Kanser hastalığı olan kişilere önereceğiniz şeyler nelerdir?
“Her şeyin başı moral. Kendilerini bu hastalıktan kurtulacaklarına inandırmaları gerekiyor. Karamsar düşünmemeleri gerekiyor. Doktorunun tedavi sırasında kendilerinden uygulamalarını istediği her şeyi yerine getirmeleri lazım. En başta sigarayı hayatlarından çıkarmaları gerekiyor, sigara olsun alkol olsun bunlar tedavinin cevap vermesini engelliyor. Bağışıklık sistemlerinin güçlü tutmaları ve imkanları varsa oksijenin bol olduğu yerlerde zamanlarını geçirmelerini tavsiye ederim. O hastalığı hiçbir zaman kabullenmesinler ve kendilerini grip olmuş gibi hissetmelerini ve bu hastalıkla sonuna kadar mücadele etmelerini istiyorum. Bu hastalığı mutlaka yeneceklerini düşünsünler ve stresten uzak dursunlar. Morallerini yüksek tutsunlar. Sevdikleriyle birlikte olsunlar, onları üzen şeylerden uzak dursunlar.”

 


İçeriği Paylaşın