Sağlığın Geleceği Nasıl Olacak?

Sağlığın Geleceği Nasıl Olacak?

Sağlığın Geleceği Nasıl Olacak?

Bizi Takip Et


Geleceğin hastaneleri, teşhis ve tedavi hizmetleri nasıl olacak? Kişiselleştirilmiş tıp uygulamaları nelerdir? Sağlığın geleceğinde ne gibi gelişmeler olacak? İnternetin hayatımızdaki yeri nedir? Dijital Esaret filminin konusu nedir? Seksenler neden seviliyor? Birol Güven kendi sağlığına dikkat ediyor mu? Yapımcı, Senarist ve Fütürist Birol Güven, Sağlığım İçin Herşey’de anlattı.

 GELECEĞİN SIRADAN İNSANLARININ GÜNDELİK HAYATI DİZİ OLUYOR

. Bir televizyon kanalında Gelecek Geliyor isimli bir program yapmaya başladın. Geleceğe olan ilgin nasıl başladı?

‘‘Her şey bir senaryo yazmak için başladı. Ben gündelik hayat yazıyorum. Örnek, geçmişte gündelik hayat Seksenler, günümüzde gündelik hayat da Çocuklar Duymasın. Bir de bunu gelecekte, 2040’lar olarak yapabilir miyiz diye düşündüm. Projenin adı da 2040’lardı zaten ama yapamadık henüz. Çünkü önce bilgi olmalı ki yazabileyim. Öğrenmek zorunda hissettim kendimi ve başladım okumaya. Hala yazacak aşamaya gelemedim. Amacım yeni bir Jetgiller yapmaktı; yapacağız da… Bu arada bir bilgi oluştu ve Fütüristler Derneği ile de yakın temas içinde oldum. Orada geleceği öngörmek hatta geleceği inşa etmek gibi bir vizyon var. Çalışmalara başladıktan sonra bunun önce bir programını yapalım ve bu konuları konuşalım dedik. Tabii benim senaryo yazmak gibi gizli bir ajandam var. O yüzden de öğrenmeye çalışıyorum. Bu konuda bir uzmanlık alanı oluştu bende. Ama rakibim yok, tek uzman benim. Sıradan insanların küçük hikayelerini, tıpkı Seksenlerde olduğu gibi, onu çalışan yok, böyle bir bilim dalı yok. Bütün her şeyi okuyup, uzmanlarla konuşup geleceğin gündelik hayat şifrelerini oluşturmaya çalışıyorum. İnşallah 2040’lar diye dizi yapacağım; büyük makro plan bu…’’

DOKTORLAR TEŞHİS İÇİN YAPAY ZEKADAN YARDIM İSTEYECEKLER

. Gündelik hayatımızda bizi sağlıkla ilgili gelecekte neler bekliyor olacak?

‘‘Bir kere gelecek için genel olarak insanların daha sağlıklı olacağını, doktorların daha başarılı olacağını söyleyebiliriz. Çünkü vücudumuz daha çok veri üretecek. Moore Yasası’na göre her 18 ayda bir işlemciler iki katına çıkıyor ve küçülüyor. Bu şu demek, mesela elimizdeki akıllı cep telefonları aya ilk ayak basan astronotun elindeki bilgisayardan 3 milyon kat daha güçlü. Önümüzdeki 10 yıl içinde, bir hap yutacağız, o küçük bir robot, vücudumuza yerleşecek ve vücudumuzdan veri üretmeye başlayacak. Şuanda bu teknoloji var ve giderek yaygınlaşacak. Sonra, giyilebilir teknolojilerden söz ediliyor; bir tişört giyeceğiz o belki tansiyonumuzu ölçecek ya da döğmelerden söz ediliyor o da vücudumuzla ilgili veriler üretecek. Ama kesin olan bir şey var ki gelecekte doktorlar teşhise daha çok veri ile karar verecekler. Ve büyük ihtimalle de bu kararları tek başına veremeyecek, bir yapay zekâdan yardım isteyecekler.

DOKTORLARIN YERİNİ SAĞLIK MÜHENDİSLERİ ALACAK

Bir de klasik anlamda doktorluk mesleğinin yerini sağlık mühendisliğinin alması öngörülüyor. Çünkü çok teknoloji kullanacaklar. Yapay zekâdan çok faydalanacaklar, robotlar asistanları olacak. Bu robotlar belli ki hastayı görmeden önce son gelişmeleri hemen tekrar okuyabilecekler; yani belki birkaç saniyede bir tıp fakültesini tekrar  bitirebilecekler. Çünkü önümüzdeki 10 yıl içinde, 10 bin IQ kuantum bilgisayarlarının geleceği öngörüsü var. Bu şu demek, 130 IQ’nun üstündeki insanlara dahi diyoruz, ama bu yapay zekâlar 10 bin IQ olacak. Dolayısıyla yaşamın uzayacağı ve yapay zekânın daha aktif olacağı kesin. Tabii beni ilgilendiren tarafı gündelik hayat. Şöyle bir sahne yazacağız; kahramanımız sabah uyanacak, tuvalete gidecek, tuvalette bir tahlil yapılacak. O tahlil mutfaktaki robot kollara bildirilecek, robotta 2 tane kol olacak; çünkü kahvaltıyı o hazırlayacak ve o tahlile göre kahvaltı hazırlanacak. Bunu yemem lezzetli değil, diyebilirsiniz ama o zaman da sağlık sigortanız geçerli olmayacak.’’

. Sağlık sigortaları gelecekte de etkin rol oynuyor o zaman…

‘‘Tabii. Çünkü vücudunuzda bir robot var ya da giyilebilir, yutulabilir teknoloji sizin ne yiyip ne yemediğinizi biliyor. Onu hem doktorunuza bildiriyor hem de sağlık sigorta şirketinize bildiriyor; dolayısıyla biraz sağlıklı olmak zorunda olacağız.’’

Birol Güven

GELECEĞİN EN BÜYÜK CEZASI İNTERNETİN OLMAMASI

. Dijital Esaret filminin içeriğini paylaşır mısın?

‘‘Ortak dostumuz Rasim Öztekin’in başrolde oynadığı filmimizi Mandıra Filozofu’nu çektiğimiz yerde çektik. O koyda bir cezaevi oluşturduk. Genel hikâyemiz şu; gelecekte, kabaca 2040 yılı diyelim, bilişim suçları işleyen gençler bu cezaevine getiriliyor. Bu cezaevi cennet gibi bir yer ama bir tane ceza var orada o da internetin olmaması. Geleceğin en büyük cezası bu olacak gibi gözüküyor. Buradaki genç arkadaşların internete girebilmeleri için puan toplamaları gerekiyor filmde. 50 puanın üzerinde olanlar internet satın alabiliyorlar. İnternet satın almaz da 80 puana ulaşırsa özgürlüğüne kavuşuyor. Bundan daha ötesini anlatmayayım…’’

İNTERNET YAKIN GELECEKTE BİR HAK OLARAK TANIMLANACAK

. İnternet bağımlılığından dolayı insanların arkadaşlarıyla, sevgilileriyle, eşleriyle düzgün iletişim kuramadıklarına, göz göze gelemediklerine, doğayı göremediklerine de aslında mizahi yolla eleştiri getiren bir film değil mi?

‘‘Tabii. Burada oynanan oyunların hepsi iyileşme oyunu aslında, onu seyircilerimiz görecek. Bir de uzmanların ekran bağımlılığı dediği internet bağımlılığı var. İnternet bağımlılığı demiyorlar buna; çünkü bir ekrana bakma alışkanlığı var. Televizyon da dahil işte metroda giderken de bir ekrana bakıyoruz. Bunun diğer bağımlılıklardan çok farklı bir yönü var. Doktorlar mesela sigara ya da alkol bağımlısı iseniz, çok zararlı sakın içme, diyorlar. Ama, internet bağımlılığı yasak, sakın bir daha kullanma diyemiyorlar. O yüzden internet biraz kredi kartı gibi kontrollü kullanılması gereken bir şey. Zaten filmimiz de bunu anlatıyor. İnternet olmadan yaşayamayız; seyahat edemez, evden çıkamaz, devlet kurumuna başvuramayız. Dolayısıyla yasaklanamaz. Hatta çok yakın bir gelecekte internetin bir insan hakkı olarak tanımlanması da söz konusu, ifade özgürlüğü gibi. Dijital Esaret’te bütün bunları anlatıyoruz. Bu filmlerden biraz anlayan bir dostuma seyrettirmiştim, o gençler için Mandıra Filozofu, dedi. Bu benim hoşuma gitti; güzel de anlatıyor. Çünkü bazen seyirci en güzel tanımlamayı yapar.’’

EKİPTEKİ HERKES AİLENİN BİR PARÇASI

. Yazdığın naif senaryolarla Türk aile yapısının unutulmaya yüz tutan değerlerini anımsatıyor ve topluma çok güzel mesajlar veriyorsun. Güven ailesini de biraz daha yakından tanıyalım. Dijital Esaret filmi aslında aile imzalı bir film. Müziklerde oğlun Cem Güven’in imzası var. Biraz bundan da bahseder misin?

‘‘Home Made, Türkçesi Ev Yapımı; sen biliyorsun senin de elinde büyüdü. Cem, bestecilik okuyor; yavaş yavaş besteci oluyor. Çağdaş müzik çalışıyor ve Amerika’da  değişik müzikler yaptı. Dijital Esaret’in müzikleri onun tarzına uygundu. Eşim Burcu da işin içinde. Bir de Aydın Sarman var. Bunlar kendi aralarında bir müzik çetesi, dayanışma içindeler ve çok güzel eserler yapıyorlar. Senaryoyu ben yazdım. Ekibimizde zaten Rasim Öztekin başrolde. Hani herkes ailenin bir parçası. Hem iyi oyuncular, hem işini iyi bilen bir ekip, bir de iyi insan olsun gibi farkında olmadığımız bir kriterimizde var. Sevdiğimiz için yapıyoruz bu işi. Ne olursa olsun yapalım, kiminle olursa olsun çalışalım durumunda değiliz.’’

NOSTALJİST, GELECEĞİN ÖNEMLİ MESLEKLERİNDEN OLACAK

. Seksenler neden bu kadar seviliyor sence?

‘‘Seksenler daha da sevilecek ya da benzeri her şey çok sevilecek. Ben bu gelecek bilgisine, fütürizme bulaştığım günden beri şunu tespit ettim; geleceğin en önemli mesleklerinden bir tanesi nostaljist olacak. Yani insanlar geçmişe daha da bağlanacak. Mesela Cem, ‘geçen gün arkadaşlarla buluştuk nostalji yaptık, 2012 müzikleri dinledik baba’ dedi. Dolayısıyla bizim nostaljimiz Seksenler ama 2000’den sonra doğan çocukların da nostaljileri olacak; hatta onlar daha fazla bağlanacaklar geçmişe. Bizden sonrakiler belki 2000’leri, 2010’ları, 2030’ları yapacak; nostalji bizim başrolümüz olur.’’

. Peki, Birol Güven acaba sağlığına ne kadar dikkat ediyor?

‘‘Diyete başladım; ikinci haftasındayım. Gut hastası olduğum için diyette de tecrübeliyim. Çünkü diyet yaptığım zaman gut atağı da geçiriyorum. Ani kilo kaybı ona neden oluyormuş. Şimdi biraz daha kilo verip sonra da check up yaptıracağım.’’


İçeriği Paylaşın