Sarin Gazı Kokusuz, Görünmez ve Ölümcül!

Sarin Gazı Kokusuz, Görünmez ve Ölümcül!

Sarin Gazı Kokusuz, Görünmez ve Ölümcül!

Bizi Takip Et


Türk Toraks Derneği (TTD) 2. Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bayram, Suriye’de kullanıldığı iddia edilen sarin gazıyla ilgili ürkütücü bilgiler paylaştı. Prof. Dr. Bayram, ‘Bir anda bütün sinir sistemini bloke ediyor, bütün kaslar felç oluyor. Bu arada solunum kasları da felç oluyor. Kişi adeta boğularak ölüyor. Çok küçük dozlar da bile öldürücü olabilir. Alındığında 1-30 dakika arasında ölüme yol açabilir’ dedi.

4 bine yakın üyesi ile göğüs hastalıkları alanında Türkiye’de en büyük aile olan Türk Toraks Derneği’nin 25. yılında düzenlediği “20. Yıllık Kongresi” Antalya’da düzenlendi. 5-9 Nisan 2017 tarihleri arasında gerçekleştirilen kongrede, “Aynı Gökyüzünü Soluyoruz” sloganıyla, Akciğer sağlığını tehdit eden konular, toplum sağlığı ve güncel sağlık politikaları ile göğüs hastalıkları alanındaki yeni tedaviler, yurtiçi ve yurtdışından birçok deneyimli bilim insanı tarafından her yönüyle tartışılıp, güncel veriler sunuldu.

“NAZİ ALMANYASI BİLE KULLANMADI”

Kongrede konuşan Türk Toraks Derneği (TTD) 2. Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bayram, 5 Nisan’da Suriye’nin İdlib kenti yakınlarında düzenlenen ve aralarında çocuklarında bulunduğu 150 kişinin ölümüyle sonuçlanan hava saldırısıyla ilgili ürkütücü bilgiler paylaştı. Saldırıda Sarin kimyasal gazının kullanıldığı iddia edilirken, Prof. Dr. Bayram bu gazın 1-30 dakika içerisinde hemen öldürdüğünü, herhangi bir rengi ve kokusu olmadığı için maruz kalan kişinin ne olduğunu bilmeden öldüğünü söyledi. Prof. Dr. Bayram ayrıca 1939 yılında Almanya’da ilk kez kimyasal silah envanterine giren Sarin Gazını, ani öldürme etkisi yarattığı için Nazi Almanya’sının bile kullanmaktan vazgeçtiğini söyledi.

“1-30 DAKİKA ARASINDA ÖLDÜRÜYOR”

Kimyasal silahlar arasında etkisiyle bilinen Sarin gazıyla ilgili açıklamalarına devam eden Prof. Dr. Bayram, Suriye’de kullanıldığı iddia edilen Sarin Gazı’nın, maruz kalan kişiye etkilerinden bahsetti. Prof. Dr. Bayram  “Sarin gazı kimyasal silahlardan, kimyasal kitle imha silahlarından bir tanesi. Ama görünen o ki bu özellikli bir gaz kullanılmış. Bu sarin de olabilir daha başka gazlar da olabilir. Bunlar bu tip patlamalarda kullanıldığında yakın temasta olanlara çok yüksek dozlara maruz kalabiliyorlar, 1-30 dakika arasında hızla ölüme yol açabiliyor. Bir anda bütün sinir sistemini bloke ediyor, bütün kaslar felç oluyor. Bu arada solunum kasları da felç oluyor. Kişi adeta boğularak ölüyor. Önce bir komaya giriyor, arkasından hızla boğulabiliyor. O an çok müdahale şansınız da olmuyor” dedi.

“MARUZ KALDIKLARININ FARKINA BİLE VARAMADILAR”

Saldırıda kullanılan gazın sarin gazının etkilerine çok benzediğini belirten Prof. Dr. Bayram, “Yapılan açıklamalar sarin olduğunu söylüyor, kimileri buna karşı çıkıyor. Basından gözlediğimiz kadarıyla. Ama görünen o ki bu sarin de olsa bir başka gaz da olsa muhtemelen çok öldürücü. Bunların hemen hepsi sinir sistemini felç eden, solunumu, kalbi durduran gazlar. Uzaktan onun olduğunu söylemek zor ancak tam nedenin o olduğunu belirleyebilmek için hastalardan kan ve idrar alınması lazım. Mesela sarin için bu örnekler incelendiğinde bu gazın parçalanma hücreleri olabilir ve kesin tanı konulabilir. Kesin olarak şu gaz bu gaz demek zor. Bu gazların çoğu renksiz, kokusuz. Yani kişi maruz kaldığının farkına bile varamıyor. Bir anda belirtilerini hissediyor. Dolayısıyla olaydan da kaçamıyor” diye konuştu.

“SARİN OLDUĞU TESPİT EDİLEBİLİR”

Sarin gazına maruz kalan bir insandaki belirtilerden bahseden Prof. Dr. Bayram, “Başlangıç belirtileri burun akması, göğüste sıkışma hissi, göz bebeklerinin küçülmesi şeklinde olur. Kısa sürede kişi nefes almakta zorlanır, kusar, ağzından salya gelir, idrar ve dışkı kaçırma olur, kişide, çırpınma ve sonrasında koma ve boğulma ile ölüm ortaya çıkar. Bazı laboratuvar testleri ile tanı konabilir. Çok küçük dozları bile solunum baskılanması gibi belirtilere yol açabilir. Kanda ve idrarda gazın parçalanma ürünleri tespit edilebilir” dedi.

“ÇOCUKLARA HELYUM İÇEREN BALONLAR SATILMAMALI”

Türk Toraks Derneği üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt, Ankara’nın Gölbaşı İlçesi’nde balondaki helyum gazını soluduktan sonra yaşamını yitiren 9 yaşındaki Muhammed Eylem Bayram’ı hatırlatarak, masum diye adlandırılan helyum gazının aşırı miktarda alınmasının ölümcül olabileceğini söyledi. Televizyonda oyun maksatlı ses değişikliğine yol açan helyum gazının gösterimini uygun bulmadığını söyleyen Prof. Dr. Akkurt, “Yüksek miktarda helyum gazı soluyanlarda akciğer hasarı oluşmakta. Özellikle çocuklara helyum içeren balonlar satılmamalı” dedi.
“ESKİ BİNALAR YIKILMADAN ASBEST TESTİ YAPILMALI”

Kongre Başkanı ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Akgün ise Ankara’da bir binanın yıkımı ile gündeme gelen asbest konusuna değinerek, “Teorik olarak 2000 yılı öncesi yapılan tüm binaları asbest açısından riskli olarak görüyoruz. Bunun için yıkımdan önce asbest testi yapılmalı” dedi.
“TÜBERKÜLOZ ASRIN MİKROBU”

Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Kalyoncu da tüberküloz tehlikesine işaret ederek tüberkülozun “asrın mikrobu” olduğunu ve bu konunun Avrupa ve Amerika dahil tüm ülkeler için en önemli sağlık konuları arasında yer aldığını söyledi. Son yıllarda farklı bir durumla karşı karşıya kaldıklarını belirten Prof. Dr. Kalyoncu, “Tüberküloz ilaçlarına direnç kazanan hasta grubu oluşmaya başladı. Hastalara çeşitli isimler konuluyor. Ama bence tüberküloz tüm ilaçlara dirençli hale geldi. Türkiye’de de bunun gibi 10 hasta varsa, bunun 8’i eski doğu bloku ülkelerinden gelen hastalar. Türkiye’nin bu tür hastaları izlemesi gerekiyor” diye konuştu.

Derneğin Tüberküloz Çalışma Grubu’ndan Doç. Dr. Şeref Özkara da Türkiye’de tüberkülozun önlenmesine yönelik çalışmaların çok başarılı olduğunu belirterek, son 10 yılda hasta sayısının yarıya düştüğünün altını çizdi.

Bu mikrobun insandan insana hava yoluyla bulaşan, öncelikle akciğerlerde olmak üzere tüm organlarda görülebilen bulaşıcı bir hastalık olduğunu anlatan Doç. Dr. Özkara, Türkiye’ye yönelik göç dalgasının ise hastalık riskine yol açtığını öne sürdü.


İçeriği Paylaşın