Atatürk Havaalanı’nda Doktora Ulaşmak Neden Bu Kadar Zor?


Bizi Takip Et


Bayram tatilini yurt dışında geçirmek amacıyla yola çıkıyoruz. Nikah şahitlerimiz, dostlarımız Semra ve Cansın da aşk şehri Venedik’teki gezimizde bize eşlik ediyor. Hem evliğimizin, hem de onların ikiz bebeklerinin doğumunun altıncı yılını kutlayacağımız romantik, büyülü bir tatil hayaliyle yolculuğumuz başlıyor. Ama bazen hayallerin sonu hüsran olabiliyor. Tıpkı bir sağlık problemi nedeniyle Venedik uçağına yerine, havaalanındaki sağlık kliniğine giden bizler gibi.

Atatürk Havalimanı’na gelene kadar Cansın üç kere otomobili durdurup kusuyor.  Check in ve pasaport kontrolü kuyruğunda midesindeki bulantı giderek artıyor. İçi boşalıyor sanki. Mide bulantısı ve kusma yakınmalarına ishal de eşlik ediyor. Venedik uçağına bineceğimiz kapıya doğru ilerlerken  “Kendini çok kötü hissettiğini” söylüyor.

Cansın’ın yüzü bembeyaz. Omuzları çökmüş, kambur duruyor ve sanki zor nefes alıyor. Aklımıza havaalanında acil sağlık hizmeti almak geliyor. Yakınımızdaki kafeye koşuyorum. Garsondan “Hastamız için acil doktor çağırmasını” rica ediyorum. Hemen telefona sarılıyor. Cansın kafenin arka bölümündeki koltuklara bırakıyor kendini. Boylu boyunca uzanıyor. Öylesine bitkin ki…  Hep güçlü görünmeye çalışan, ağrısını, sıkıntısı belli etmeyen onun gibi birinin “İyi değilim” demesi bizleri daha da endişelendiriyor.

Garson iyi niyetli ve yardımsever ancak bir türlü havalimanındaki Port Clinic’e ulaşamıyor. Bu sırada arkadaşımızın eşi elindeki telsizle yanından geçmekte olan görevliye “Acil doktor çağırır mısınız? Eşim rahatsızlandı” diye sesleniyor. “Başka bir hava yolu şirketinde çalışıyorum. Telsiz bizim kendi içimizde iletişim kurmamızı sağlıyor” gibi anlamsız bir yanıt vererek yoluna devam ediyor.

Dakikalar geçmesine karşın sağlık ekibine ulaşamayan garson yoldan geçmekte olan havalimanında görevli bir arkadaşından aradığı numaranın Port Clinic’e ait olmadığını öğreniyor. Arkadaşından aldığı yeni numarayı aramaya başlıyor. Ancak o da meşgul.

Hızla geçen zaman içinde çaresizliğimiz artıyor. Çıkış kapısına çok uzağız. Yanımızdan geçen görevlilerden yardım istemekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Bu sefer ben elinde telsiziyle geçmekte olan başka bir görevliye sesleniyorum. O da farklı bir şirkette çalıştığını, doktora ulaşamayacağını söyleyince artık sinirlerimiz iyice geriliyor. “Biri kalp krizi geçirse, çoktan ölürdü. Bu ne umursamazlık! Telsizle kendi yetkilinizle iletişim kursanız, oda polise ya da doktora pekala ulaşabilir” diye çıkışıyoruz.

HASTAYA İLGİ SIFIR!

İnsanlar insanlıklarını hasta ya da yaralı görünce anımsamıyorlar ne yazık ki! İlla insan olduklarını hatırlamaları için birinin onları dürtmesi şart. Havayolu görevlisi verdiğimiz tepki karşısında ilgilenmek zorunda hissediyor kendini. Sonunda elindeki telsizin aksesuar olmadığını fark ediyor ve sağlık ekibine ulaşabilecek kişilerle iletişim için onu kullanıyor. Bir yandan da kafeteryadaki garsona sağlık ekibine ulaşması için farklı bir numarayı aramasını söylüyor. Garsonun sağlık ekibini haberdar etmek için arayacağı üçüncü numara bu. Yani, havaalanı çalışanları Atatürk Havalimanı’ndaki Port Clinic’in numarasından bihaberler.

Kafeteryaya müşteri gelince, daha fazla zaman kaybetmemek için garsona“Telefonu bana verin, ben arayım” diyorum. Ve nihayet karşımıza Port Clinic yetkilisi çıkıyor.“Hastamız için acil hekime ihtiyacımız var” dediğimde  “5555’i arayın” şeklindeki yanıtı sinirlerimi iyice geriyor. “Orası Port Clinic değil mi?” diye soruyorum. “Burası Port  Clinic’in transport bölümü” gibi bir şey söylüyor. Ve ekliyor “Siz 5555’i arayın”.  “Dakikalardır ulaşamadık, doktorunuzla siz iletişim kuramaz mısınız?” diyorum. Lafı ağzıma tıkayarak robot gibi “5555’i arayın” diye sözlerini tekrarlıyor. Sinirlerim tavan yapıyor, kendisine şikayet edeceğimi haykırarak telefonu kapatıyorum.

Cansın havaalanındaki oturma birimlerinde bitap bir şekilde yatarken bir kez daha kusuyor. Bir yanda arkadışımızın sağlığıyla ilgili endişelerimiz, diğer yanda 15 dakikayı aşkın bir zamandır sağlık ekibine ulaşılamamasının stresi.

HAVALİMANI’NDA MİNİK BİR HASTANE VAR AMA…

Venedik uçağı kalkmak üzere. Cansın, güç bela konuşarak “Siz gidin” diyor. İnsan dostunu o halde bırakıp Venedik’e gidebilir mi? Hep güçlü bir kadın olan eşi Semra’nın yüzündeki hüznü, kaygıyı ve gözlerine hapsettiği yaşları fark edip, kim sırtını dönebilir dostlarına? O sırada Port Clinic ekibi geliyor. Yapılan muayene sonrasında Cansın havaalanındaki kliniğe kaldırılıyor. Çıkış işlemlerimizi yaptırarak Cansın’ın yanına varıyoruz.

Port Clinic, minik bir acil servis. Gider gitmez Cansın’a kan tahlilleri yapılmış, serum takılmış. Tansiyonu, nabzı ise bağlı olduğu monitörden kontrol ediliyor. Bir hava alanında bu kadar güzel, donanımlı bir minik bir hastane varken, bu organizasyonluk neden kaynaklanıyor? Eğer kalp krizi geçiren bir hasta olsaydı, 15 dakikayı aşkın bir süre sağlık ekibine ulaşılamamasının bedeli bir hayata mal olabilirdi.

ANLAŞILAN O Kİ;

. Atatürk Havalimanı’nda görevli çoğu personel, Port Clinic’in numarasını bilmiyor.
. Sağlıklı ilgili acil bir durumda yolcuların ve havaalanı görevlilerin sağlık ekibini direkt arayabilmesi için belli aralıklarla özel telefonlar bulunmuyor. Ya da varsa bile bundan ne havaalanı çalışanlarının haberi var, ne de yolcular bir şekilde bilgilendiriliyor.


. Havalimanında acil sağlık hizmetine gereksinim duyan bir hasta ya da yaralı olduğunda farklı birimler arasında nasıl iletişim ve koordinasyon kurulacağı konusunda bir kriz planı bulunmuyor.
. Türkiye’deki pek çok havalimanında sağlık hizmeti sunan Port Clinic ,  ambulanslarıyla, tıbbi cihaz donanımıyla ne kadar iyi de olsa, farklı birimleri arasındaki koordinasyonsuzluk sorun yaratıyor. Öyle olmasaydı, Port Clinic’in başka bölümündeki görevli 15 dakikadır doktora ulaşmaya çalışan telefondaki telaşlı hasta yakınına,“5555”i arayın şeklindeki yanıt vermezdi. Devlet dairesinde çalışan birinin bürokrasiye boğulmuş umursamazlığıyla kendi kurumunun doktorunu arayan yolcuya böyle davranmazdı. En kötü ihtimalle bir yandan numarayı verirken, diğer yandan da “Merak etmeyin bende telsizle ya da iç hat telefonlarımızla hemen ilk yardım ekibimizi bilgilendiriyorum” derdi.

Bizim yaşadığımız bu tatsız deneyim, her yolcunun başına gelebilir. Acaba biletlerin arkasına, havaalanındaki belli noktalara sağlıkla ilgili acil durumda aranacak telefon numarası yazılamaz mı? Havaalanı personeline sağlıkta kriz durumunda yapılması gerekenlerle ilgili bir eğitim verilemez mi? Ve en önemlisi sağlık söz konusu olduğunda farklı birimler arasında bir iletişim ağı kurulamaz mı? Bunları yapmak çok mu zor?

Çok şükür ki, arkadaşımız gıda zehirlenmesi nedeniyle fenalaşan ve zamana tahammülü olan bir hastaydı. Ya, bırakın dakikaları, saniyelerin bile önemli olduğu kalp krizi ya da beyin kanaması geçiren bir hasta olsaydı? Böyle bir durumda vakaya geç ulaşılmasının sorumluluğunu kimler üstlenecekti?

Acil sağlık hizmeti için havalimanında etkili bir ağ kurmadıktan, personelini iç eğitimden geçirmedikten, farklı birimler arasında koordinasyon sağlayamadıktan sonra, dünyanın en modern havalimanını kurmuşsunuz, acil sağlık için tam donanımlı ve uzman kadro ile bir klinik açmışsınız neye yarar?

esrako@gmail.com
www.esrakazancibasiilesaglik.com


İçeriği Paylaşın