Markette İlaç Satışı Hastaları Nasıl Etkiler?

Markette İlaç Satışı Hastaları Nasıl Etkiler?

Markette İlaç Satışı Hastaları Nasıl Etkiler?

Bizi Takip Et


ESRA KAZANCIBAŞI- DEMET DEMİRKIR

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Dış Ekonomik İlişkiler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada “Marketlerde, süpermarketlerde ilaç satışına ilişkin çalışma yaptıklarını açıklaması Türkiye’de gündemin ana konularından biri oldu.

Medyanın “İlaç, ekmekle satılacak”, “Markette ilaç dönemi” gibi başlıklarla duyurduğu haber, eczacı odalarının saatler süren acil toplantılar yapmasına yol açtı. Yeni yılın ilk günlerinde sağlık meslek odalarının ortak bir eylem planı hazırlaması bekleniyor.

İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada “İlacın markete çıkarılmak istenmesinin ardında, yıllardır bu alana iştahla bakan bazı sermaye gruplarının iktidara yakınlıklarını da kullanarak ilaç pazarından pay almak istemeleri vardır” denildi.

Sağlığın rekabete açık bir alan olmadığının vurgulandığı açıklamada, başlıca şu görüşlere yer verildi:

“Bizler bilimsel eczacılık eğitimi almış kişiler olarak ilaç hizmetini verebilecek tek meslek grubuyuz İlaç markette satılacak bir ürün değildir. İlaç hizmetini rekabete açma adına, ilacı eczane dışına çıkarmak bu ülkede çok ciddi bir halk sağlığı sorunu yaratmak anlamına gelmektedir. Sayın Başbakan’a ilaçların marketlerde satıldığı ve ilaç reklamının serbest olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde yanlış ilaç kullanımına bağlı zehirlenmelerin önemli bir problem yarattığını hatırlatmak isteriz.”

İlaç sanayicileri ise markette ilaç satışı ile ilgili tartışmaya temkinli yaklaştı. Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nden yapılan açıklamada
çeşitli ülkelerde reçetesiz ilaçların geri ödenmesi, fiyatlandırılmaları ve satış noktalarıyla ilgili olarak farklı uygulamalar bulunduğuna dikkat çekildi. Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği yetkilileri “Bu konudaki farklı uygulamaları artıları ve eksileriyle değerlendirilerek ülkemizin koşullarına uygun, hastaların ilaca erişimini güçlendirecek ve sektörümüz için değer yaratacak bir modelin oluşturulması yararlı olacaktır” dediler.

İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası tarafından yapılan açıklamada ise, mevcut düzeni tamamen değiştirecek uygulamaların, bazı sorunları çözebilecek gibi görünse de, yeni başka sorunları beraberinde getirebileceğine dikkat çekildi. Açıklamada “Beklentimiz, eczacılarımızla, Sosyal Güvenlik Kurumumuzun 16 Ocak tarihine kadar belli bir anlayış çerçevesinde uzlaşmaya varması ve sağlık hizmetlerinin iyileşerek devam etmesidir” denildi.

REÇETESİZ İLAÇ PAZARI 2 MİLYAR LİRA

Türkiye’de 24 bin eczacı bulunuyor. Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nin raporuna göre ilaç pazarının toplam büyüklüğü 17 milyar lira… Bunun 15 Milyar lirasını reçeteli, 2 milyar lirasını ise reçetesiz ilaçlar oluşturuyor. SGK’nın yıllık ilaç harcaması 15.7 milyar lirayı buluyor.

Türkiye’de marketlerde ilaç satışı yasalara göre mümkün mü? Eğer böyle bir uygulama söz konusu olursa, sağlık eğitiminden sınıfta kalan ülkemizde ne gibi sorunlar yaşanabilir? Markette ilaç satışı ve ilaç reklamları halk sağlığını ne yönde etkiler? Eczaneler böyle bir uygulamadan nasıl etkilenir? İşte bu konuda ilaç üreticilerinden eczacılara ve hekimlere kadar konuyla ilgili kişilerin görüşlerini sorduk. Uzmanların www.sagligimicinhersey.com için verdikleri yanıtlar şöyle:

“BAŞBAKAN’IN AMERİKA’YI ÖRNEK GÖSTERMESİ TALİHSİZ BİR AÇIKLAMA”

Eczacı Semih Güngör (İstanbul Eczacı Odası Başkanı)

“Yaptığımız toplantıda halkımıza durumu anlatan, uygulamanın getireceği sıkıntılara dikkat çeken bir el broşürü hazırlamaya karar verdik. İstanbul olarak tek başımıza adım atmak istemiyoruz. Türk Eczacılar Birliği ile ortak hareket edeceğiz.

Başbakan’ın Amerika’yı örnek göstermesi talihsiz açıklama. Amerika en uç örnek. Bir de İngiltere var. Fransa, Yunanistan, İtalya, Belçika, İspanya, Portekiz ve İsveç’te ilaçlar tamamen eczanede satılabiliyor. Almanya’da ise reçeteli ilaçlar eczanede, reçetesiz ilaçlar ise eczane dışında satılıyor. Hollanda da, hem eczanede, hem de eczane dışında OTC ürünleri satışı var.

Böyle bir Avrupa yapısı varken Başbakan’ın örnek model gösterdiği Amerika gibi bir sistem oluşturulacak olursa Türkiye’de sağlıkla ilgili ciddi problemler ve ekonomik sorunlar yaşanır. Mesela, İngiltere’de psikiyatrik bazı ilaçların tüketiminin iki yılık sürede yüzde 138 arttığı gözlenmiş.  Bunda ilaç reklamlarına ve reçetesiz ilaçların eczane dışında satışına izin verilmesinin rolü çok büyük. Bu tür psikotrop ilaçlar bir alışkanlığı, bağımlılığı da beraberinde getiriyor. Amerika’da ise çocuklara verilen öksürük şuruplarında kodein içeren uyuşturucu maddelerin olması sorundur. Sağlık bilincinin çok yetersiz olduğu Türkiye’de insanlar bu konuda çok fazla risk altındadır.

Eczane dışında reçetesiz ilaçların satıldığı Danimarka’da geçtiğimiz yıllarda ölümle sonuçlanan olaylar meydana gelmişti. Yüzlerce ilacın eczane dışında satılmaya başlamasıTürkiye gibi sağlık bilincinin az olduğu ülkelerde çok daha büyük, vahim problemler yaratabilir.
Bir diğer sorun da adım adım pek çok ilacın ödeme kapsamı dışına çıkartılarak, eczane dışında satılmasına olanak tanınmasıdır.

Asıl tehlikelerden biri de, zincir eczane denen başında eczacının olmadığı yerler olacaktır. Bugün ekonomileri zayıf binlerce eczane var. Onlar bir gecede el değiştirebilir. Tüm bunlar hastaların artık tüketici konumuna geçmesine yol açacak,  ilaç da kar edilecek bir meta haline gelecektir.

Marketlerde ilaç satışı için yürürlükte olan pek çok yasayı ve eczacılıkla ilgili yazıyı değiştirmek gerekiyor. Türk Eczacılar Birliği’nin Sosyal Güvenlik Kurumu ile anlaşmasının sona ereceği 16 Ocak bu nedenle çok önemli. Biz eczacıların zor kabul edeceği maddeleri içeren yeni bir protokol gündeme gelebilir.”

“AĞRI KESİCİNİN FAZLASI KARACİĞERİ İFLAS ETTİRİR”

Prof. Dr. Özdemir Aktan (İstanbul Tabip Odası Başkanı)

“Yılbaşı sonrasında sağlık meslek odalarıyla konuyu değerlendirmek üzere bir toplantı yapmayı hedefliyoruz. Eczacısız sağlık hizmeti olmaz. Sağlık hizmeti bir bütündür. Eczacı da onun ayrılmaz bir parçasıdır.

Marketlerde ilaç satışı konusunda İngiltere’de dramatik olaylar yaşanmıştır. İngiltere’de bilinçsizce alınan ağrı kesicilerden kaynaklanan paracetemol zehirlenmeleri  nedeniyle, karaciğerleri iflas eden ve nakil olmak zorunda olan insanların sayısı hayli fazladır,

SGK ilaç harcamalarını azaltmaya çalışıyor. Birtakım ilaçlar ödeme dışı bırakılarak ve marketlerde satışına izin verilerek devlet ilaç harcamalarını düşürmeyi hedefleyebilir. Vatandaşlar böyle bir durumda ilacın yüzde 30 kadarını ceplerinden para harcayarak almak zorunda kalabilir. Aslında bu tür uygulamalar Türkiye ekonomisini de sarsacaktır. İlaç firmaların satışları da, ilaca ödenen para da artacaktır.

Türk Eczacılar Birliği’nin SGK ile anlaşmasının biteceği 16 Ocak ise çok önemli bir tarih. İstanbul’da 4 bin eczaneden sadece 300’ü birlikte hareket çağrısına uymamış. İstanbul örneğinden yola çıkarsak, bu çoğu eczanenin  SGK ile anlaşmasını bitireceği anlamına geliyor. Ancak herşeye rağmen bir anlaşma zemini bulunacağını, bu yönde arayışlara yönelim olacağını düşünüyorum. Tabii, bu süreçte özellikle hastalar ve yakınları açısından  büyük bir kaos ve karmaşa yaşanacağı da bir gerçek.

“REÇETESİZ İLAÇLAR BU AŞAMADA ECZANEDE SATILMALI”

Can Buharalı
(İstanbul Ekonomik Danışmanlık yönetici ortağı)

“Markette ilaç satışını kısaca şöyle tanımlayabiliriz. Ağrı kesici, soğuk algınlığı ilaçları gibi reçetesiz satılabilecek ilaçların eczane dışında satışına olanak tanınmasıdır.

Halen Türkiye`de kanun gereği tüm ilaçlar sadece eczanelerden satılabilmektedir. Avrupa ve Amerika`daki uygulamalara göre ağrı kesiciler, soğuk algınlığı ilaçları, vitamin türevleri markette satılabilir. Ancak dünyada ve AB’de bu konuda tek bir uygulama yoktur. Örneğin İngiltere`de bir grup reçetesiz ilaç marketlerde satılabilmekteyken, Fransa`da tüm ilaçlar Türkiye`de olduğu gibi sadece eczanelerde satılabilmektedir.

AB reçetesiz olarak sınıflandırılan ilaçların tanıtımına prensip olarak izin vermekte ve bu konuda uygulamayı üye devletlere bırakmaktadır. Reçetesiz ilaçlara halkın sağlıklı şekilde erişebilmesi tanıtımına bağlı olacaktır. Bu çerçevede reçetesiz ilaç politikalarının ayrılmaz bir parçası, halka ilacın doğru şekilde anlatılması, yani tanıtımıdır.

Markette satın alınan ilaçların SGK ya da özel sağlık sigortası tarafından ödenmesi konusu da merak edilen noktalardan biri.. Bu tamamen yapılacak düzenlemelere bağlı olacaktır. Pek çok ülkede aslında oldukça uygun fiyatlara satılan bu tür ürünlerin geri ödemesi yapılmamaktadır.

Reçetesiz ilaçların bu aşamada eczanelerden satılamaya devam etmesi gerektiği kanaatindeyim. Yalnız mevcut durum ve uygulamalar Türkiye`de reçetesiz ilaç politikalarının bir bütün olarak gözden geçirilme zamanının geldiğine işaret etmektedir. Eczanelerimiz halk sağlığı konusunda etkin bir rol oynamaktadırlar. Bu rolü önümüzdeki dönemde nasıl sürdürecekleri konusunda bir hazırlık yapmalarında yarar bulunmaktadır.”

“MARKETTE İLAÇ SATIŞI SORUNLARI DA BERABERİNDE GETİRİR”

Prof. Dr. Koptagel İlgün
(Acıbadem Kadıköy Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Başkanı)

“Başbakan’ın açıklamasından detaylı bir fikre varmak mümkün değil. Sanırım dış ülkelerde de  gördüğümüz reçeteye tabi olmayan bazı ilaçların  satışı kastediliyor. Bu ancak bütün ilaçları kapsayan adeta  ruhsatlı bir eczanenin markette açılması, o bölümde yetkili bir eczacının  bulunması ile  mümkün olabilir. Umarım ki, böyle bir girişime fırsat kalmadan eczacılarımızla ilgili sorun çözüme kavuşur.

İlaçların marketten satılabilmesi sağlık bilinci eksikliği nedeniyle sorunları da beraberinde getirebilir. Ayrıca medyanın ilaç reklamı yapabilmesi görüşüme göre uygun değildir.”

“MARKETTE SATILACAK İLAÇLAR, TÜM İLAÇLARIN YÜZDE BİRİ”

Prof. Dr. Cankat Tulunay
(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı)

“Başbakan tam olarak böyle bir açıklama yapmadı. Böyle söylenmesinin nedeni, basın da mevzuyu tam olarak bilmiyor. Reçetesiz satılacak ilaçların bir kısmı marketlerde de satılabilecek. İlaçlar üç kategoriye ayrılabilir. Reçeteli olarak eczanelerde satılacak ilaçlar, reçetesiz olarak eczanelerde satılacak ilaçlar ve reçetesiz olarak marketlerde satılacak ilaçlar. Bu gün narkotik ve bazı psikotropik  ilaçlar hariç herşey eczanelerde reçetesiz olarak zaten satılmakta. Diğer taraftan özellikle alış-veriş merkezlerinde  açılmış bulunan GNC, Solgar gibi mağazalarda ilaç olarak kabul edilen birçok ürün (vitaminler,minareller vs) serbest olarak satılmakta. Gazetede deniliyor ki, “Kalp ilaçları marketlerde satılacak.” Böyle bir şey yok. OTC dediğimiz yani tezgah üstü ilaçlar vardır bunlar reçetesiz satılacak. Buna da karar veren Sağlık Bakanlığı’dır. 1263 sayılı kanuna göre Sağlık Bakanlığı, ruhsat verirken ilacı reçeteli, reçetesiz olmak üzere ruhsatlandırır.  Bu konuda herhalde Başbakan’a yeterli bilgi verilmediğinden “ilaçlar marketlerde satılacak” lafı ortaya çıktı. Marketlerde satılacak ilaçlar tüm ilaçların yüzde birinden bile az bir gruptur.

Bizler zamanında reçetesiz ilaç satılmasıyla ilgili konuyu gündeme taşımıştık ama ne ilaç sanayii, ne eczacılar ve ne de doktorlar buna yanaşmadı,  kabul edilmedi. Şimdi böyle bir karar tepeden inince herkes çok şaşırdı. Eğer bu konu önceden gündeme geldiğinde kabul edilseydi ve  üzerinde çalışılsaydı (Her ne kadar İEİS ve AİFD de bazı çalışmalar yapıldıysa da) şimdi her şey daha iyi olabilirdi.

Halk, ciddi yan etkili ilaçları, birçok eczanede eczacının olmadığı zaman reçetesiz olarak satın alabiliyor. Bu olayın büyük sağlık sorunlarına yol açacağını zannetmiyorum. Kaldı ki bunu önlemenin de yolları mevcut. Türk halkı Avrupa ve Amerikalılardan daha geri zekalı değil. Halk bu konuda rahatlıkla eğitilebilir.

OTC ilaçların reklamlarının yapılması olumlu bir şey çünkü bunlar reçetesiz ilaçlardır. Ancak bu reklamlar Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünden geçmelidir. Reçetesiz ilaçların tanıtımı yapılmalıdır tanıtımdaki amaç, ilacın nasıl kullanılacağı, nasıl kullanılmayacağı, ilacın yan etkileri vs’dir. Tabii bu tanıtım basın yayın aracılığıyla yapılır, kişilere tek tek bu eğitimi vermek imkansız. Birçok ülkede bu tip reçetesiz ilaçların reklamları yapılıyor. Bu reklamı yapılan ilaçların, Sağlık Bakanlığı tarafından kontrol edilmesi gerek,yoksa her firma benim ilacım iyi demeye başlar.  Şu anda Türkiye’de hemen tüm televizyon kanallarında ilaç ve tedavi reklamı yapılmakta ve kimse bu sebeple soruşturulmamakta.

Marketten bu ilaçları herkes alabilir. Belli bir gelir dağılımı alır demek yanlış olur. Örneğin, alışveriş için bir markete gittiniz, başınız da ağrıyor, O zaman alırsınız bu ilacı. Ancak bu olay karlılık açısından en çok eczacıları etkileyecektir, en büyük kar eczacılara kalacaktır. Kanuna göre, eczacılar ilaçlardan yüzde 25 kar ediyor ancak reçetesiz satılması halinde bu kar yüzde 50’lilere çıkabilir. Büyük bir rekabet gelişecek. İlacın reçetesiz olması durumunda fiyat serbestisi olur ve rekabet artar. Bu da alışveriş merkezlerinde fahiş fiyatla satılan ilaçların fiyatlarında düşmeye sebep olur.

Ayrıca ilaçların reçetesiz satılması ile ilgili de devlet bu işten ciddi karlar elde edecek. Kesin rakam vermemekle birlikte 1 milyar dolar kadar tasarrufa gidebilir. Sosyal Sigortalar Kurumu’nun harcamaları azalmış olacak. Hastalarda 1.5 liralık bir ilacı almak için 12.5-20 TL ceplerinden harcamaktan kurtulacak. SGK da doktor yükü ve bürokrasi harcamaları azalacaktır.”

“GARGARAYI İÇMEYE KALKANLAR VAR”

Prof. Dr. Aykan Canberk
(İstanbul  Tıp Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı)

“Bu konu, tartışmaya çok açık… Ağrı ilaçları, ateş düşürücü, soğuk algınlığı, burun ve boğaz için ödem çözücü ilaçların çoğu doğrudan doğruya  tansiyonun  yükselmesine, nabzın artmasına, çarpıntıya neden olabilir. Yaşlı kişiler veya yüksek kan basıncı ile dolaşan  gizli tansiyonu olan kişilerde ani  hipertansiyon atağı ya da kalp krizi ve felçlere yol açabilir.

Amerika’da ve Avrupa’da ağrı kesiciler, romatizma ilaçları, ateş düşürücüler,  mide ülseri ve reflü tedavisinde kullanılan ilaçlar, kabızlık ve ishal ilaçları,  öksürük ve nezle ilaçları, vitaminler, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller, güç ve kuvvet verici aminoasidler, melatonin gibi ne olduğu belirsiz bilimselliği herkes tarafından kabul edilmeyen bazı   uyku  verici  haplar, burun ve kulak damlaları ve bitkisel ilaçlar marketlerde satılmaktadır. Onlarda da yukarıda belirtilen öldürücü olabilen  bu riskler söz konusu.  İlaç bilgi düzeyleri  bizdeki gibi düşük olmamasına rağmen oralarda da  gelişi güzel ilaç kullanımına bağlı ilaç zehirlenmeleri görülebilmektedir. Ayrıca Batı’da satılan bu ilaçların bazılarına ağrı giderici etkisini artırmak  ve öksürüğü kesmek amacı ile kodein ve fenobarbital türevleri katılmıştır. Bunlarda, oralarda  rahatça satılmaktadır.bu ilaçlar kötü niyetli kişilerin emrine amade durumdadır…

Bu tür ağrı kesici ilaçlar mide kanamasına  neden olabildiği gibi, mide ülseri de yapabilir . Ya da mevcut, tedavi olmuş , uykudaki bir mide  ülserini tetikleyebilir.  Diyabet, astım, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, epilepsi, depresyon  ve kolesterlol tedavisi görmekte olan  kişilerin kullanmakta oldukları ilaçlarla etkileşerek (drug interaction fenomeni)  ilaç zehirlenmelerine  yol açabilir. Bu etkileşim olayı tüm ilaçlarda görülebilir. Mide ve bağırsak kanamalarının yanı sıra burun   kanamaları, akciğer, göz içi ve kafa içi kanamaları, ağır tansiyon düşmeleri, hipertansiyon atakları, kalp krizi, kalp yetersizliği, şiddetli baş dönmeleri şuur bulanıklığı, felç, koma görülebilir ve  hatta ölümle bile sonlanabilir.

Markette  rengini ya da cismini beğenip ucuz bulduğu bir ilacı alıp kullanan kişi ister istemez ‘over’ doz ya da aşırı dozda hap kullanımına uğrayabilir. Pratik hekimliğimizde, kadınlarda rahme konulan fitili hap diye yutmağa  kalkanlar, makattan sokulan fitili rahmine sokanlar,  gargarayı içmeye kalkanlar, penisilin şişesinin tozunu içenler, burun damlasını gözüne damlatanlar hiç de ender değildir. Bu gibi trajikomik olayların marketlerde gelişigüzel satışlar ile artmasının kaçınılmaz olacağı kanısındayım. Daha kötüsü marketlerde insanların kendi kendilerini tedavi etmeye kalkışmaları olacaktır.

Konu komşunun birbirlerine ilaç tavsiye ettiği ülkemizde bu tür kontrolsüz ilaç satışlarının insan sağlığı üzerine yıkıcı yan etkileri ortaya çıkacağı gün gibi aşikârdır. Tüm ilaçların tabii ki, hekim kontrolünde kullanılması gerekir.

İlaç reklamı konusuna gelince… Amerika’da ve Avrupa’da reklam yapılıyor. (Kalp, tansiyon, antibiyotik, vitaminler, ağrı kesici, mide ilaçları, kabızlık ilaçları reklamları yapılıyor.)  Reklamın sunma tarzı çok önemlidir yoksa fikir olarak doğru.

Piyasadaki ilaçlar arasında rekabet yaratacağından olumlu bir fikir olabilir. Örneğin, ilacın satış fiyatı düşebilir, kaliteli ilaç artar. Bunun aksi, reklam  maliyetinde  artma yerli ilaç sanayini  zora sokabilir.  Marketten satış varsa bilinçsiz ilaç kullanımı daha da artabilir. .

Reklamın nasıl yapıldığı da çok önemli. Mesela, “A ilacını kullanın” gibi bir reklam yanlıştır ancak “A ilacı, grip şikayetlerinizin azalmasını sağlayabilir, iyileşmenizi hızlandırabilir” gibi reklamlar kullanılabilir. Yine aynı biçimde.’Benim ilacım ‘ ‘O’ nun ilacından iyidir biçiminde bir reklam etik sorunlar çıkarabilir. Burada ilave etmek istediğim bir nokta, ilaç reklamının hekimler üzerine hiçbir etkisinin olmadığıdır. Hatta ters etki bile yapabildiğidir.

İlaç reklamının hedefi düzenli ve sürekli  olarak ilaç kullanması gereken  astım, hipertansiyon,  diyabet, ve kalp damar hastalıkları gibi kronik hastalıkları olan kişilerin teşvik edilerek düzenli ilaç kullanmalarına katkı sağlamak olmalıdır. Bu yöntem, orijinal ilaç, eşdeğer ilaç arasındaki rekabeti de artıracak ve dolayısıyla fiyatlarda düşüş sağlayabilecektir. Kontrollü reklamın bu yüzden olumlu olduğu görüşündeyim.

İlaçların marketten satışı en çok düşük gelir seviyesi olan kişileri etkileyecektir. Özellikle bu kişiler doktora gidemedikleri, ilaç kullanamadıkları için bu tip yerlerden faydalanma olasılıkları artar. “


İçeriği Paylaşın